“… Burada bir zamanlar köylülerin pulluğun arkasında şarkı söyleyerek çift sürdüğü, tahıl ambarlarının dolup taştığı, belki de hem ardıç kuşlarının, hem de bülbüllerin şakıdığı ve yuva yaptığını düşünmek ne tuhaf, öyle değil mi? … Tanrı’nın yardımı ile varoluşun yumuşak ve nazik güçleri buralarda yeniden yuva kuracak…” “… Ev sahibim biraz daha kalmamı istiyordu. Bu yoksulluğun, bu pisliğin ve aşağılayıcı esaretin birinin hoşuna gidebileceğini hiç düşünmediği belli oluyordu, fakat – dürüst olmak gerekirse – onun bu aşırı mutlu halini görünce göğsümde bir sızı hissettim. Oradan – daha havadar bir yere, uzaklara, başka bir yere, bambaşka bir dünyaya, hüznün karanlığının daha az olduğu ve mutluluğun güllerinin daha az solmuş olduğu bir yere - gitme ihtiyacı hissettim…”