Avrupa’da ve dünyanın diğer birçok bölgesinde yeni bir önyargı dalgası yükseliyor. Genelde “yabancı”lara, göçmen işçilere ve sığınmacılara, özelde ise Müslümanlara yönelik insan hakları ihlallerini beraberinde getiren bu önyargı, siyasi yelpazenin ondan en bağışık olması gereken kesimlerine bile sıçramış durumda. Geçen yüzyılın başındaki antisemitik önyargı, bugün islamofobik önyargıyı yansıtan fikirler ve suçlama kalıpları şeklinde görünürlük kazanıyor. Bu haliyle yaşadığımız günler, her coğrafyadan özgürlük, adalet ve barış gibi değerleri önemseyen herkese, tarihin tekrarlanmaması için bir şeyler yapma sorumluluğu yüklüyor. Ayrımcı önyargıyı yansıtan fikirlerle yüzleşmeye ve onları çürütmeye yönelik entelektüel çabalar da bunun bir parçası. “El Kaide ve DAEŞ gibi örgütler neden hep İslam coğrafyasında ortaya çıkıyor?” “Türkiye kökenliler neden entegre olmuyor?” veya “Bir Müslüman Fransız olabilir mi?” türünden sorulara yansıyan ayrımcı ve dışlayıcı yargılara tatmin edici cevaplar üretmek, egemen söylemi ve entelektüel iklimi değiştirmek gerek. Bu kitap, ayrımcı, ırkçı, islamofobik önyargıyı yansıtan ve sıkça karşılaşılan sorulara, kısa, anlaşılır ve makul cevaplar üretmek için yazıldı. Ama sayfalarını karıştırırken göreceksiniz ki, önyargıyı göğüslemenin ötesinde -o önyargılı sorular hiç olmasaydı bile- konuşmamız gerekenler var içinde.